Democritus Atom Modeli – Özellikleri ve Eksiklikleri

Bir çakıl taşından gök taşlarına, bir kum tanesinden en büyük yıldızlara kadar evrendeki her şey, maddenin temel yapı taşı olan atomlardan meydana gelmiştir. 20.yüzyılda fizik ve kimya alanında yapılan çalışmalarla birlikte yüzyıllar boyunca bilim insanları tarafından gerçek olup olmadığı tartışılan atomların aslında var olduğu nihayet kanıtlanmıştı.

Ancak atomların var olduğunu ilk defa iddia eden kişiyi tanımak istiyorsak bundan yaklaşık 2500 yıl öncesine, Antik Yunan dönemine kadar geri gitmemiz gerekiyor.

Antik Yunan medeniyeti, akıl ve mantığa verdiği önemle ve temel bilimlerin çoğunun o dönemde yaşayan filozofların sayesinde geliştiği bir medeniyet olarak öne çıkmaktadır. Evrenin doğasına yönelik ilk sorgulayışların da bu dönemde ortaya çıktığını görüyoruz.

Örneğin Milattan önce 5.yüzyılda yaşamış Empedokles, evrenin dört temel elementten oluştuğunu ifade etmişti: Ateş, toprak, su ve hava.

Görsel: Empedokles’in 4 elementi: Ateş, hava, toprak ve su.

Tarihte Empedokles gibi filozofların, mitlerden ve birtakım doğa üstü güçlerden bağımsız olarak evrenin nasıl oluştuğunu doğal sebeplere dayandırarak açıklamaya çalıştığını söyleyebiliriz.

İşte bu filozoflardan birisi de Milattan önce 5.yüzyılda yaşamış olan Demokritos idi. Birçok kişi tarafından “modern bilimin babası” olarak nitelenen Demokritos, evrendeki her şeyin atomlardan oluştuğunu dile getirerek, tarihte ilk defa atom görüşünü ortaya atan kişi olmuştu.

Ayrıca bu yönüyle kendinden önceki filozoflardan farklı bir töz, evrenin temel yapısına ilişkin başka bir teori ortaya atmıştı: Atom teorisi.

Atom Teorisi Nasıl Ortaya Çıktı?

Demokritos, evrendeki fenomenleri doğa üstü güçlere bağlamak yerine neden-sonuç ilişkisi içinde gören katı bir materyalistti.

Bu anlayışıyla felsefi görüşü daha çok teleolojik olan Platon ve Aristoteles‘ten ayrılan Demokritos, evrendeki olayların amaçlarından daha çok sebepleriyle ilgileniyordu.

Diğer birçok Yunan filozof gibi o da evrenin temel gerçekliği hakkında düşünmeye çokça vakit ayırmıştı. Bu düşüncelerden biri de şöyleydi: Bir cismi, örneğin bir taşı yeterince küçük parçalara bölebilseydik ne olurdu?

Demokritos, taşı parçalara böldükçe her parçacının orijinal taş özelliğini koruyacağını biliyordu. Taşı daha küçük parçalara böldükçe bir noktadan sonra parçalar o kadar küçük olacaktı ki artık daha küçük parçalara bölünemeyecekti.

İşte Demokritos bu en küçük parçalara atomos ismini verdi. Antik Yunanca’da “bölünemez” anlamına gelmekte olan atomlar, Demokritos’a göre sonsuz sayıda, çeşitli şekil ve boyutlardaydı. Aynı zamanda katı bir yapıya sahipti atomlar.

Görsel: Demokritos Atom Modeli. Demokritos’a göre atomlar, evrendeki bütün maddeleri oluşturan, bölünemez bir yapıya sahip en küçük cisimlerdi.

Democritus Atom Modeli Özellikleri

Bir ışık hüzmesi içinde asılı halde bulunan tozları hiç fark ettiniz mi? Eğer fark ettiyseniz bu tozların sürekli bir hareket halinde olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz.

Demokritos muhtemelen böyle bir gözlemden yola çıkarak atomların da sürekli bir hareket halinde olduğunu söylemişti. Eğer bu doğruysa atomlar her zaman birbirleriyle çarpışmalıydı.

Çarpıştıkları zaman da ya birbirlerinden sekecekler ya da atom kümeleri oluşturmak üzere birbirleriyle kenetleneceklerdi. Birbirleriyle kenetlenmelerine neden olan şey de yüzeylerinde bulunan “kanca” benzeri yapılardı. İşte bu kümelenen atomlar da etrafımızda gördüğümüz maddeleri oluşturacak kadar büyüyeceklerdi.

Demokritos atomların, meydana getirdikleri maddelerle özdeş olduğuna inanıyordu. Örneğin taşı oluşturan atomlar taşa özgü olup diğer maddelerin atomlarından farklıydı.

Doğada, tıpkı aynı türden hayvanların bir arada bulunup gezmesi gibi, atomlar arasında da böyle bir benzerlikten gelen bir arada olma durumu vardı. Böylelikle benzer türden atomlar, boyutlarına ve şekillerine göre bir araya gelip kümeleniyordu.

Demokritos, maddeleri oluşturan atomların homojen bir yapıda olduğunu söyleyerek bu hususta Anaksagoras‘tan ayrılmaktadır. Çünkü Anaksagoras, herhangi bir maddenin sonsuz sayıda küçük “tohumlardan” oluştuğunu söylüyor; bu tohumların ise evrendeki her bir maddeden birer parça içerdiğini ifade ediyordu.

Yani Anaksagoras’ın aksine Demokritos’un, maddeyi oluşturan parçacıkların sadece o maddeye özgü olduğunu dile getirdiğini söyleyerek bu hususta farklı bir kanaate sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Bir diğer konu ise cisimlerin renk ve tat gibi özellikleriydi. Bu özellikler, Demokritos’a göre atomların özelliklerini yansıtmıyordu. Daha ziyade bu karakteristikler, atomların birbiriyle birleşme ve bağ oluşturma şekillerinin bir sonucuydu.

Bir diğer ifadeyle Demokritos, atomların şekli, boyu ve dizilişinin, farklı madde türlerini doğurduğunu söylemiştir. Örnek vermek gerekirse alfabenin harfleri, birkaç kombinasyonla bir araya gelip çok farklı kelimeler üretebilmektedir.

Çok farklı kelimelerin olmasının harflerin şeklinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Örneğin A harfi, N harfinden farklı bir şekle sahiptir. Bir başka farklılık da harflerin dizilişinden kaynaklanır: Örneğin AN, NA kelimesine göre farklı bir dizilime sahiptir.

Bir diğer unsur ise harflerin yönleri, farklı harflere ve kelimelere yol açar: Örneğin N harfi, Z harfinin 90 derece dönmüş halidir ve bunun sonucu olarak da farklı bir harftir. Toparlayacak olursak harflerin şekli, dizilişi ve yönleri farklı kelime kombinasyonlarının oluşmasına imkan vermektedir.

Görsel: Democritus, tarihte gülen filozof olarak bilinmektedir.

İşte nasıl ki harflerin şekli, dizilişi ya da yönü farklı kelimeler üretebiliyorsa atomların şekli, dizilişi vs. farklı cisimler üretebilmektedir. Örneğin Demokritos’a göre tatlı bir madde, düz ve yumuşak atomlardan oluşurken acı maddeler keskin atomlardan oluşmaktadır.

Herhangi bir sıvıyı oluşturan atomların kaygan bir yapıda olduğunu, birbirleri üzerinden kayabildiklerini ve böylece akabildiklerini söylüyordu Demokritos. Tersine katı atomlar birbirine sıkışık vaziyetteydi. Bu nedenle birbirinden ayrılmaları söz konusu değildi.

Cisimlerin ağırlığındaki farklar da atomların birbirine olan yakınlığından kaynaklanmaktaydı. Demokritos, hafif bir cismin atomlarının daha geniş olarak yayıldığını ve aralarında daha fazla boşluğun bulunduğunu ifade ediyordu.

Böylelikle Demokritos tatlı, acı, sıcak, soğuk, renk gibi niteliklerin aslında olmadığını iddia etmekteydi. Ona göre bu niteliklerin algılanmasına yol açan şey sadece atomların boyutu, şekli, ağırlığı ya da aralarında ne kadar boşluğun olduğu gibi özellikleriydi.

Atomculuk Görüşü Neden Ortaya Çıktı?

Atomcu anlayış, Parmenides gibi ilk dönem Yunan filozoflarının öne sürdüğü çelişki ve argümanlara bir cevap vermek amacıyla da ortaya atılmıştır diyebiliriz.

Parmenides, hareket diye bir şeyin olmadığını çünkü hareketin olması için bir boşluğun olması gerektiğini söylüyordu. Boşluk da bir hiçlik olduğundan var olması söz konusu değildi. Böylelikle boşluk diye bir şey olmadığından hareket olgusu da olmamalıydı.

Eğer hiçlikten gelen bir şey yoksa, bir diğer ifadeyle hareket söz konusu değilse, o zaman bir değişimin olması da söz konusu olamazdı. Böylelikle değişim, Parmenides’e göre bir yanılsamadan ibaretti.

Parmenides’in iddialarına cevap olarak Demokritos, hiçlikten bir şeyin gelmesine gerek olmadan değişimin mümkün olduğunu söylüyordu.

Bir diğer ifadeyle hareket, gözlemlenebilir bir fenomen olduğundan atomlar arasında boşlukların olması gerekirdi. Demokritos’a göre boşluklar var olmalıydı. Evrende aslında iki temel gerçeklik söz konusuydu: Atomlar ve boşluk.

Sonuç:

Erken dönem Yunan filozofları, doğayı öğrenme ve keşfetme serüveninde daha çok akıl ve mantığa önem vermişti. Fakat evreni anlamak açısından olmazsa olmaz unsurlar olan deney ve gözleme pek başvurduklarını söyleyemeyiz.

Bilhassa bu dönemde yaşayan filozoflardan çok ilginç fikirler ortaya çıksa da neredeyse hiçbiri fikirlerini deney ve gözleme başvurarak gerekçelendirme ihtiyacı görmemişti.

Demokritos, önemli bir filozoftu. Ancak ortaya attığı atom fikrinin pek de kabul görmediğini söyleyebiliriz.

Çünkü deney ve gözleme önem vermeyen düşünürler, Demokritos’un fikirlerine kulak asarak Aristoteles’in fikirlerine daha çok itibar göstermişti..

Aristoteles ise Demokritos’un atomculuk anlayışını tamamen reddetmişti. Atom fikrinin tamamen bir saçmalıktan ibaret olduğunu söyleyerek doğa ve evrene yönelik kendi fikirleri 2000 yıldan uzun bir süre boyunca tüm dünyada kabul görmüştü.

Ancak 1800’lü yıllarda İngiliz kimyager John Dalton’un yaptığı çalışmalar sonucu tekrar gündeme gelen atom kavramı, Demokritos’un haklılığını ortaya çıkaracaktı. Böylelikle Demokritos, kendi yaşadığı çağı aşan bir düşünür olarak yüzyıllar öncesinden atomların varlığını öngörerek bu alanda erken bir devrim başlatmıştır diyebiliriz.

Kaynaklar:

1- Stanford Encyclopedia Of Philosophy, “Democritus”. <https://plato.stanford.edu/entries/democritus/>. (Erişim Tarihi: 17 Ağustos 2021).

2- Britannica, “Development of atom theory”. <https://www.britannica.com/science/atom/Development-of-atomic-theory>. (Erişim Tarihi: 17 Ağustos 2021).

3- The History of The Atom, “Democritus”. <http://thehistoryoftheatom.weebly.com/democritus.html>. (Erişim Tarihi: 17 Ağustos 2021).

4- Universe Today, “Who Was Democritus?”, <https://www.universetoday.com/60058/democritus-atom/>. (Erişim Tarihi: 17 Ağustos 2021).

5- Chemistry LibreText, “Indivisible – Atomic Theory”. <https://chem.libretexts.org/Courses/University_of_British_Columbia/CHEM_100%3A_Foundations_of_Chemistry/04%3A_Atoms_and_Elements/4.2%3A_Indivisible_-_The_Atomic_Theory>. (Erişim Tarihi: 17 Ağustos 2021).

6- FlexBooks, “Democritus’ Idea Of the Atom”. <https://flexbooks.ck12.org/cbook/ck-12-middle-school-physical-science-flexbook-2.0/section/3.11/primary/lesson/democrituss-idea-of-the-atom-ms-ps/>. (Erişim Tarihi: 17 Ağustos 2021).

Leave a Reply