Kindi Kimdir? Felsefesi ve Bilime Yaptığı Katkılar

Kindi, 801-873 yılları arasında yaşadığı kabul edilen ilk Müslüman filozof olarak bilinir. Asıl ismi Ebu Yusuf Yakub bin İshak el-Sebbah el-Kindî’dir. Kindi, filozof olmasının yanı sıra aynı zamanda bir bilim insanı ve matematikçiydi. Bağdat’taki ünlü Beyt-ül Hikme’de entelektüel çalışmalarda bulunarak, Antik Yunan filozoflarının eserlerini Arapça’ya tercüme faaliyetlerine katılmıştır. Ayrıca Yunanlar’ın eserleri üzerine yaptığı yorumlar, Arap felsefe düşüncesinin temelini oluşturur. Kindi’ye ilk Müslüman filozof denmesinin sebebi de bu yüzdendir.

Kindi, bireyin ruhunun ölümsüzlüğü, yaradılışın doğası ve vahiy bilgisi ile insan bilgisi arasındaki ayrım gibi İslam felsefesinin birçok kilit konularına felsefi düşünme mantığı ile yaklaşan ilk kişidir aynı zamanda. Onun bu çabası, felsefenin İslam dininde bir rolü olup olmadığı konusunu o dönemde gündeme getirmiştir. Yunan felsefesini çalışmada ve Aristotelesçi felsefe ile İslam teolojisini birbiriyle bağdaştırma girişiminde olduğu için de İbn-i Sina gibi sonraki dönem filozoflarının öncüsü olarak görülür.

Kindi’nin babası, tıpkı dedesi gibi Küfe’nin valiliğini yapmıştı. Küfe, o dönemde Güney Irak’ta önemli bir şehirdi. Kindi, İslam’ın ilk yıllarında önemli bir rol oynamış olan Kinda isimli bir Arap kabilesinin soyundan geliyordu. Kökeninin bu kabileden olması, Kindi’nin Araplar’ın Filozofu unvanını almasını sağlamıştır. Sırasıyla Halife el-Memun ve sonrasında el-Mutasım’ın hükümranlığı altında bilim insanı ve filozof olarak ün kazanan Kindi, en ünlü çalışması olan İlk Felsefe isimli eserini Halife Mutasım’a ithaf etmiştir. Ayrıca Mutasım’ın, oğlu Ahmed’e hocalık yapması için Kindi’yi özel hoca olarak tuttuğu da bilinmektedir.

Felsefe ve bilim alanlarındaki yetkinliğine ve tanınmışlığına karşın Kindi, hayata bakış açısında çok sade bir tutum benimsemişti. Şöyle diyordu:

Bu dünyadaki varlığımız geçici, sonsuzluğa giden bir yolculuktur. En zavallı insan ise kendisi için maddi olanı manevi olana tercih edendir. Maddi olan, geçici olması bir yana, manevi dünyaya olan yolculuğumuza ket vurur. İnsanlar, kendisini bütün kötülüklere karşı koruyacak yolları aramaktan vazgeçmemeli ve erdemin en yüksek derecesine yükselmeyi kendine amaç edinmelidir.

Deney ve Gözleme Verdiği Önem

Bilim insanı yönü itibariyle Kindi, iki önemli sebepten dolayı çağdaşları arasında önemli bir role sahiptir:

  • Bilimsel metodolojiyi kullanan ilk bilim insanlarından biri olması,
  • Dikkat çektiği ya da çalıştığı konuların çeşitliliği

Kindi’nin yaptığı deneylerden bazıları, Gelgitlerin Sebebi Üzerine İnceleme adlı eserinde görülebilir. Gelgitlerin hareketine ilişkin ortaya koyduğu argüman, sıcaklığın yükselişi ve düşüşüne bağlı olarak suyun seviyesinde gerçekleşen değişimlere dayanıyor. Kendi cümlelerini alıntılayacak olursak şöyle diyor Kindi:

Aşırı soğuk havanın suya nasıl dönüştüğü gözlem yoluyla açıklanabilir. Deneyi yapmak için bir cam şişeyi kar ile doldurmak gerekir. Sonra ağzı dikkatlice kapatılır ve ağırlığı ölçülür. Daha sonra şişe, neredeyse aynı boyda olan, önceden ağırlığı ölçülmüş bir kabın içine yerleştirilir. Şişenin yüzeyinde hava suya dönüşür ve su, gözenekli testiler üzerindeki damlacıklar gibi gözükür. Böylece belli bir miktarda su kabın içinde birikir. Sonra şişenin, suyun ve kabın ağırlığı tekrar tartılır ve hepsinin ağırlığının da önceki duruma göre arttığı gözlenir. Bu da havanın suya dönüştüğünün kanıtıdır.

Yukarıda verilen örnek bile Kindi’nin gözlem ve deney yapma konusundaki arzusunu ve becerisini gözler önüne seriyor.

Kindi’nin Eserleri

10.yüzyıl alimlerinden İbn el-Nedim’in Fihrist adlı eserinde, Kindi’ye atfettiği çalışmaların bir listesini vermesi sayesinde Kindi’nin çeşitli alanlarda yazdığı eserlerden haberdar olmaktayız. İbn el-Nedim’e göre Kindi toplamda 241 kitap yazmıştır.

Bunların 32 tanesi geometri, 44 tanesi tıp ve felsefe, 9 tanesi mantık, 12 tanesi fizik, astronomi üzerine 16, aritmetik üzerine 11, fizyoloji üzerine 5 kitap ve müzik ile sanat üzerine 7 kitaptan oluşmaktadır. Bunlara ek olarak gelgitler, astronomik aletler, kayalar ve değerli taşlar üzerine monografiler de kaleme aldığı bilinmektedir. Ancak kitaplarının çoğu maalesef günümüze kadar ulaşamamıştır.

Kindi’nin bu kadar çeşitli alanda birçok kitap yazmış olması onun ilgi alanının ne kadar geniş ve dehasının ne kadar keskin olduğunu göstermektedir. İbn el-Nedim’de bunu fark edenlerden biriydi ve Kindi hakkında şunları söylemişti:

Zamanının en iyisi, bütün kadim(antik) bilimlere vakıf olmada eşsiz birisi. Ona Arapların Filozofu deniyor. Kitapları mantık, felsefe, geometri, aritmetik, astronomi gibi konuları ele almaktadır. Kindi’yi, ilimler alanındaki seçkin kişiliği neticesinde doğa filozoflarından birisi olarak kabul ettik.

Kindi

Kindi Hangi Alanda Çalışmalar Yapmıştır?

Kindi, yazdığı eserlerden de anlaşılabileceği üzere bilimin çeşitli dallarına yönelik çok kafa yormuş birisidir. Kindi’nin bilime yaptığı katkıların en başında, onun matematiği bu alanlara uygulaması gelir. Bir diğer ifadeyle Kindi, bilimsel çalışmalarının merkezine matematiği koymuştur diyebiliriz. Bunun yanı sıra sahip olduğu felsefi düşüncelerin temelinde de matematiğin yattığı sık sık savunulmaktadır. Bunun bir örneği ise Aristoteles‘in nitelik ve nicelik gibi kavramlarına yönelik Kindi’nin matematiksel yaklaşımıdır.

Peki Kindi matematiği diğer bilimsel alanlara nasıl uygulamıştı? Buna bir örnek olarak optik alanında uyguladığı geometriyi verebiliriz. Optik konusu ile ilgili olarak Kindi, Öklid’in başlattığı ve Batlamyus gibilerinin devam ettirdiği anlayışı takip etmişti. Bu anlayışa göre görüş perspektifi, gölgeler, ışığın kırılması ve yansıması gibi fenomenleri açıklamak için geometrik araçlar kullanılıyordu.

Kindi’nin ifadesiyle, “gözden yayılan ışınlar düz bir hat izleyerek cisimlere çarpınca görme dediğimiz olgu meydana gelir” anlayışı ile paralel olarak ışığın ve görme olgusunu mümkün kılan görme ışınların, “geometrik hatlar ya da çizgiler” izleyerek ilerlediği savunuluyordu. Kindi’nin bu görüşü, daha detaylı olarak aşağıdaki Optik ile ilgili başlık altında açıklanmıştır.

Ayrıca Kindi, matematiğin bir dalı olduğunu düşündüğü müzik üzerine de birçok eser kaleme almıştı. O dönemlerde müziğin bilimsel yönüne ilişkin Pisagor‘un çalışmaları dışında çok fazla bir şey bilinmiyordu.

Kindi, belirli bir ahenk(harmoni) oluşturmak üzere birleşen notaların her birinin belli bir ses perdesine sahip ve bu ahengin derecesinin o notaların frekansına bağlı olduğuna dikkat çekiyordu. Bununla birlikte, bir ses üretildiği zaman havada kulak zarına ulaşan dalgalar oluşturduğunu da gösteren Kindi, bu şekilde ses perdesini belirlemek üzere bir yöntem öne sürmüştü.

Kindi’nin Matematiğe Katkıları

Kindi Hint sayıları, sayıların uyumu, çarpım işlemi, göreli nicelikler, orantı ve zaman ölçme gibi el yazmalarının da bulunduğu matematik ve aritmetik üzerine birçok eser yazmıştı. Özellikle matematik alanında Kindi, kendisiyle aynı dönemde yaşamış bir diğer ünlü matematikçi Harezmi ile birlikte Hint sayılarını Batı dünyasına tanıtmada kritik bir rol oynamıştır.

Avrupa’ya tanıtılan Hint sayıları ise daha sonra Arap sayıları olarak bilinecekti. Ayrıca uzay ve zaman ile alakalı düşünceler de belirtmiş olan Kindi, uzayın sonlu olduğuna ilişkin inancını “sonsuzluk paradoksu” ile kanıtlamaya çalışmıştır.

Geometri alanında ise Kindi, paraleller teorisi üzerine de eserler kaleme almıştı. Hem paralel olmayan ve aynı zamanda kesişmeyen doğruların olduğunu kanıtlamanın olasılığını gösteren bir teoremin varlığına dikkat çekiyordu. Bütün çalışmalarında ne yapmayı amaçladığını belki de en iyi ifade eden söz, Kindi’nin kendi çalışmalarına ilişkin şu düşünceleriydi:

Bütün konulara olan yaklaşımımız gibi bu kitapta da eski uygarlıkların geçmişte söyledikleri her şeyi tekrar gün yüzüne çıkarmak ve herhangi bir şey söylemedikleri alanlarda ilerlemek üzere gösterdiğimiz çaba güzeldir.

Kindi ve Optik Bilimi

Kindi, antik çağlardan yaşadığı döneme kadar optik üzerine en kapsamlı çalışmalar ortaya koyan birkaç kişiden birisidir. Hatta Roger Bacon onu, optik üzerine Batlamyus’tan sonra en çok eser veren bilim insanı olarak niteler.

Kindi’nin eserlerinden olan ve Batı’da De radiis stellarum adıyla bilinen kitapta Kindi, “evrendeki her şeyin her yönde ışınlar yaydığı, bu ışınlarında bütün evreni doldurduğu” şeklinde bir teori geliştirmişti. Bu teori ise İbn-i Heysem ve Roger Bacon gibi sonraki dönemlerde yaşamış bilim insanlarının görüşleri üzerinde önemli bir etki bırakacaktı.

Kindi, yazdığı eserlerde optik alanına ilişkin iki büyük teoriden bahsediyor: Aristotelesçi ve Öklitçi görüş. Aristoteles, gözün bir cismi algılayabilmesi için hem gözün hem de cismin, ışıkla dolu şeffaf bir ortam(hava gibi) ile temas içinde olması gerektiğine inanıyordu.

Bu kriterler karşılandığı takdirde, cismin “algılanabilir formu” ortam aracılığıyla göze iletilirdi. Diğer tarafta Öklid, görme olgusunun, gözden çıkan ışınlar cisme ulaştığı ve geri yansıtıldığı zaman meydana geldiğini öne sürmüştü. Netice itibariyle Aristoteles, görme olayını temas, etki ile açıklarken Öklid, mesafe üzerinden bunu açıklıyordu.

Kindi ve Optik
Görsel: Antik Yunanlar gibi Kindi de cisimlerin gözden çıkan görme ışınlarıyla görüldüğünü savunuyordu.

Kindi’nin ise bu teorilerin hangisinin doğru olduğunu belirlemek için kullandığı yöntem, iki teoriden hangisinin görme deneyimini yeterince iyi açıkladığını tespit etmesiydi. Aristoteles’in görmeye ilişkin teorisi, bir kişinin cismi görme açısının onun görme algısını neden değiştirdiği sorusunu açıklayamıyordu. Örneğin bir çembere yan taraftan bakılınca düz bir çizgi olarak gözüküyordu.

Öte yandan Öklid’in optik anlayışı, geometrik bir model ortaya koyarak bahsedilen etkiyi açıklamanın yanı sıra, aynalardaki yansımaları ve gölge uzunluklarını da hesaba katıyordu. Çünkü Öklid, “görme ışınlarının” sadece düz hatlar boyunca yol alabileceğine inanıyordu. İşte bu yüzden Kindi, görme olgusunun gözden çıkan ışınlar nedeniyle gerçekleştiği şeklindeki Öklitçi tutumu benimsemişti.

Ancak bugün biliyoruz ki görme dediğimiz duyu algısı, cisimlerden yansıyan ışınların gözümüze ulaşmasıyla meydana gelir. Kindi’nin yaklaşımı ise her ne kadar Roger Bacon gibi sonraki dönem bilim insanlarını etkilemiş olsa da görme olgusunu tarihte ilk defa doğru bir şekilde açıklayan 10.yüzyıl bilim insanı İbn-i Heysem, Kindi’nin yanlış düşündüğünü kanıtlayacaktır.

Öte yandan Kindi’nin, bazı konularda Yunan öncellerinin fikirlerini reddettiği de biliniyor. Örneğin Kitab al-Shu’a’at(Işınlar Kitabı) isimli eserinde Kindi, Yunanlı matematikçi Anthemius’un “bir deniz savaşı sırasında aynalar kullanarak gemilerin nasıl yakılacağı” önerisini ele alıyor ve şöyle diyor:

Anthemius kanıt olmadan bilgiyi kabul etmemeliydi. Işınların aynanın yüzeyinden çıkarak belli bir uzaklıktaki bir noktaya nasıl odaklanacağını göstermeden bunu yapabilecek aynaların tasarımından söz ediyor. Öte yandan biz, kanıtlarıyla elimizden geldiği kadar bunu açıkladık.

Kindi’nin optik ve ışık ile ilgili çalışmaları bunlarla da sınırlı kalmamıştır. O, gökyüzünün mavi renginin nereden geldiği sorusuna da kafa yorarak o günün şartları açısından gerçekten akla yatkın bir cevaba ulaşmıştı. Gökyüzü Yönünde Havada Görülen ve Göklerin Rengi Olduğu Düşünülen Gök Mavisi Rengi Üzerine İnceleme isimli, başlığı uzun ama kendisi kısa olan bir eserinde bu konuyu ele almıştır.

Kindi, gökyüzünün maviliğine ilişkin, “Güneş ışınları tarafından aydınlatılan havadaki toz, buhar atomlarının ışığıyla gökyüzünün karanlığının bir karışımı” şeklinde bir açıklama veriyor. Daha detaylı olarak Kindi, bu konu hakkında şunları söylemektedir:

Üzerimizdeki karanlık gökyüzü, Güneş’in ışığı ve havadaki toz zerrelerinin ışığının bir karışımı olan mavi renk şeklinde görülür. Bu rengin gökyüzünün rengi olmadığı açıktır. Yalnızca ışık ve karanlık onunla karşılaştığı zaman görme duyumuza öyle yansıyan bir renktir. Bu tıpkı parlak cisimlere şeffaf renkli bir cismin arkasından baktığımızda, parlak cismin renginin şeffaf renkli cismin rengiyle karışarak bize gözükmesi gibidir.

İbn-i Heysem’e kadar kimse, ışığın kırılması üzerine deneysel çalışmalar yapmamıştı. Ancak Kindi’ye ait yukarıdaki alıntıda da görüldüğü üzere o, gökyüzünün neden mavi olarak gözüktüğü fenomenini, verdiği örnek üzerinden ışığın kırılması olgusuna dayandırmış olduğu söylenebilir.

Kindi’nin Astronomi ile İlgili Görüşleri

Kindi, Güneş Sistemi’ne ilişkin görüşlerinde Batlamyus’un evren modelinden etkilenmişti. Batlamyus’a göre Dünya, evrenin merkezindeydi ve “eş merkezli küreler” olarak bilinen saydam küreler Dünya’nın etrafında dönüyordu. O zamanlar bilinen 7 gök cismi de (Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn) bu eş merkezli kürelere çakılı durumdaydı. Bu evren görüşü genellikle Dünya Merkezli Evren Modeli olarak adlandırılır.

Kindi ise bu gök cisimlerinin dairesel hareketinin, Tanrı’ya karşı bir itaat ve ibadet göstergesi olduğunu söyleyerek onların rasyonel varlıklar olduğunu ifade ediyordu. Gök cisimlerinin rolü ilahi takdirin bir aracı olarak davranmaktı.

Bir örnek üzerinden bu durumu açıklayacak olursak Kindi, mevsimlerin, yıldızların ve gezegenlerin belirli konumlarına göre belirlendiğini, insanların doğumu ve davranışlarının da yaşadıkları bölgeden gözüken gök cisimlerinin konumlarına göre değiştiğini söyleyerek gök cisimlerinin, insanların kaderine ilişkin birtakım ipuçları barındırdığını dile getiriyordu.

Gök cisimlerine ilişkin öne sürdüğü diğer teori ise Aristoteles’in görüşüne dayanıyor. Aristoteles, gök cisimlerin hareketinin Ay-altı bölgesinde sürtünme yarattığını, bunun da Empedokles‘in evrenin temel elementleri olarak öne sürdüğü toprak, hava, su ve ateş elementlerini harekete geçirdiğini, böylece bu hareketin de maddi dünyadaki her şeyi yaratmak üzere birleştiğini söylüyordu. Kindi bu görüşe ek olarak gezegenlerin, düz hatlar boyunca etki ettiğini ve Dünya’nın üzerinden geçerek sürtünme yoluyla Dünya’yı ısıttığını iddia ediyordu.

Sonuç olarak her iki görüşün de o zamanlar bilim olarak kabul edilen astrolojinin önemine vurgu yaptığını söyleyebiliriz. Kindi astrolojiyi, fiziksel sebepler açısından açıklanan rasyonel bir bilim olarak görüyordu.

Kindi’nin Metafizik Anlayışı

Kindi’nin metafizik ile ilgili en iyi bilinen eseri Fi al-Falsafa al-Ula(İlk Felsefe Üzerine) adlı eseridir. Eserde ağırlıklı olarak Aristoteles’in görüşleri hakim olsa da Platon ve Proclus gibi düşünürlerin de etkileri görülmektedir. Ancak Kindi yalnızca bu filozofların düşüncelerini aktarmamış, kendine ait fikirler de üreterek bir düşünce sistemi inşa etmiştir.

İlk Felsefe Üzerine eseri ilk felsefeyi, her gerçeğin ilk sebebini de kapsayan ilk hakikatin bilgisi olarak tanımlıyor. Tıpkı Aristoteles gibi Kindi de insanların doğayı araştırarak, Tanrı’nın birliği ve ilahiliği bilgisini edinebileceğini savunur. Kindi, aklın önemini ve onun madde ile olan ilişkisini vurgulayarak, fiziksel vücudun ölümünden sonra bile akıl olgusunun devam ettiğini söylüyordu.

Ayrıca Tanrı’nın nitelikleri ve karakteri olmadığına dikkat çeken Kindi, aynı zamanda madde, zaman ve hareketin sonsuz olduğunu ve bir başlangıcı olduğunu söyleyerek Helenistik düşünceden bu konuda ayrıldığını da ifade edebiliriz.

Kindi her ne kadar felsefe alanını Müslüman entelektüellere tanıtma yolunda önemli bir rol oynamış olsa da geliştirdiği felsefi sistem, Farabi gibi filozoflar tarafından büyük ölçüde gölgede kalacaktır.

Üzüntüden Kurtulma Yolları

Kindi, hayatta huzura kavuşmanın, ahirette ödüllendirilmeyi düşünmek yerine aklın kullanımı ve öz disiplin ile mümkün olabileceğini savunur. Fi al-hila li-daf‘ al-ahzan (Üzüntüden Kurtulma Yolları) adlı eserinde Kindi okuyucularını, vücuttan ziyade zihnin ve ruhun gelişimi üzerine odaklanmaları gerektiği konusunda uyarır. Bir kişinin gerçek değerinin vücutta değil, ruhta yattığını da ayrıca vurgulamıştır.

Öte yandan fiziksel dünyadaki cisimlere bağlılık, Kindi’ye göre önünde sonunda mutsuzluğa götürecektir. Çünkü böyle cisimlerin kaderinde yok olmak ya da kaybolmak vardır. Kindi bilgeliği, cesareti ve ölçülülüğü erdemler olarak nitelemiştir. Her bir unsur iki aşırılık arasında bir orta yoldu. Örneğin cesaretin, gözü karalılık ve ürkeklik arasında bir orta yol olduğunu söylüyordu Kindi.

Kindi Simyaya Karşı

Bilimsel konulara karşı titizlik söz konusu olduğunda Kindi, İslam düşüncesinin, önceki Yunan geleneği olan mitleri ile bilimi karıştırması alışkanlığından ayrılık göstermesinin bir sembolüdür aynı zamanda. Parfüm ve Damıtma’nın Kimya Kitabı adlı eseri, Kindi’nin simyaya karşı olumsuz tavrını anlamada büyük bir önem taşımaktadır. El-Mesudi, bu durumu bize şöyle açıklıyor:

Kindi, simya üzerine iki bölümden oluşan bir risale yazmıştır. İçinde, insanın doğanın yaratıcı gücüne karşı koymasının imkansız olduğunu gösteriyor ve bu sanatın(simyanın) kurnazlığını ve uzmanlarının aldatıcılığını açığa vuruyor. Kindi’nin bu eseri, Altın ve Gümüşün Yapay Üretimini İddia Edenlerin İddiasının Çürütülmesi adıyla bilinir.

Kindi kimya bilimini, değersiz metallerin dönüştürülmesi ile ilgili olan simyadan ayırarak, Simyacıların Aldatması adlı eserinde okuyucuyu tekrardan bu konu hakkında uyarmaktadır. Kindi’nin yaşadığı dönemde simya uğraşısının hat safhada olduğu göz önünde bulundurulursa, bu düşüncelerinin çağının ilerisinde olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Kindi Şifreli Mesajlar(Kriptoloji) İle İlgileniyor

Kindi, bir metindeki harflerin kullanım sıklığındaki farklılıkların analiz edilebileceği ve şifreyi kırmak üzere kullanılabileceği bir yöntemi geliştirmesiyle bilinir. Bu konu üzerine, Risāla fī Istikhrāj al-Kutub al-Mu’ammāh yani Şifreli Yazışmaları Deşifre Etme Üzerine isimli bir kitap kaleme almıştır. Şifreli yazışmaların nasıl çözüleceğine dair eserinde şöyle diyor Kindi:

Şifreli bir mesajı çözmenin bir yolu, eğer kullanılan dili biliyorsak, aynı dile ait ve şifreli metinle aynı uzunlukta olan farklı bir metin bulmak ve sonra o metindeki her harfin ne kadar sıklıkta kullanıldığını hesaplamaktır. En sık kullanılan harfe “birinci”, sonraki en sık kullanılana “ikinci”, sonrakine “üçüncü”… şeklinde devam ederek metindeki bütün farklı harflerin kullanım sıklığını bu şekilde sıralarız. Sonra çözmek istediğimiz şifreli metne geliriz ve orada kullanılan sembolleri aynı şekilde sınıflandırırız. En çok tekrar eden sembolü tespit ederiz ve onu, diğer metindeki “birinci” olarak adlandırdığımız harf ile ilişkilendiririz. Sonraki en çok tekrar eden sembolü de “ikinci” harf, sonraki en çok tekrar edeni “üçüncü” harf… ile ilişkilendirerek çözmek istediğimiz şifreli metnin bütün sembollerini bu şekilde deşifre etmiş oluruz.

Kindi
Görsel: Kindi’nin, Şifreli Yazışmaları Deşifre Etme Üzerine adlı eserinin ilk sayfasından bir kesit. Bu eser, frekans analizi yöntemine dayalı kriptoanalizin bilinen ilk örneğidir.

Ölümü

Halife Mutasım’dan sonra başa gelen el-Mütevekkil gibi halifelerin hükümdarların altında Kindi’nin bilim ve felsefe alanlarındaki yıldızı sönmeye başlamıştı. Bunun sebebine ilişkin birkaç görüş vardır: Bazıları Kindi’nin Beyt-ül Hikme’deki alimlerin arasındaki rekabetten olumsuz etkilendiğini söylerken kimileri de Halife el-Mütevekkil’in, alışılmışın dışında düşüncelere sahip Müslümanlar’a karşı düşmanca tavrını işaret ediyor.

Sebebi her ne olursa olsun Kindi’nin düşünceleri bastırılmış ve kütüphanesine de geçici olarak el konulmuştu.

Kindi’nin, 873 yılında Bağdat’ta hayata gözlerini yummuştur. Yazımızı, Kindi’nin şu sözleriyle tamamlayalım:

Gerçeği anlamak ve onu nereden gelirse gelsin kucaklamak konusunda hiçbir çekince göstermemeliyiz. Bizden farklı ve çok uzakta olan milletlerden gelse bile. Hiçbir şey hakikat arayıcısına, hakikatin kendisinden daha değerli gelmemelidir.

Kaynaklar:

1- New World Encyclopedia, “Al-Kindi

2- Wikipedia, “Al-Kindi

3- Muslim Heritage, “Al-Kindi

4- Mactutor, “Abu Yusuf Yaqub ibn Ishaq al-Sabbah Al-Kindi

5- Stanford Encyclopedia of Philosophy, “al-Kindi

Leave a Reply