Ay, ilk oluştuğu andan bu yana, 4.5 milyar yıldan beri gezegenimizin uydusu olarak etrafımızda dönmeye devam ediyor. Bilindiği üzere astronomlar tarafından “yaşanabilir bölge” olarak adlandırılan bir kavram mevcuttur.
Astronomlar yaşanabilir bölge dedikleri zaman, herhangi bir yıldızın etrafında bulunan, suyun ne donacak kadar soğuk ne de buharlaşacak kadar sıcak olduğu bir bölgeyi kast etmektedirler. Yaşamın ortaya çıkması için en ideal koşulların da bu bölge olduğunu iddia ederler.
İşte gezegenimiz Dünya ve uydumuz Ay’da Güneş’in etrafındaki bu yaşanabilir bölge içinde oluşmuş ve buraya yerleşmiştir. Ancak iki gök cismine baktığımız zaman birisinin masmavi okyanuslarla, yemyeşil bitki örtüsüyle kaplı ve canlılıkla dolu olduğunu, diğerinin ise canlılıktan yoksun, susuz, kurak ve sonuç olarak pek de kayda değer olmayan bir kaya topu olduğunu görüyoruz.
Her ikisi de yaşanabilir bölge içinde olmasına rağmen, Dünya yaşama elverişli bir gezegen haline gelmişken Ay için bu durum neden söz konusu olmamıştır? Bu durumun birkaç sebebi var. Öncelikle Ay’ın kendi ekseni etrafındaki dönüşüne ve eksen eğikliğine bir göz atalım.
Ay’da Uzun Günler Ve Geceler
Eğer Aydaki bir ‘günü’, Dünya’nın etrafındaki bir tam dönüşünü tamamladığı zaman, Güneş’in, Ay’dan bakıldığı zaman aynı noktada tekrar görünmesi için geçen süre olarak tanımlarsak, her Ay günü yaklaşık 29.5 Dünya gününe eşit olur.
Bunun anlamı, Dünya’nın etrafındaki yörüngesinin herhangi bir noktasında Ay’ın bir yüzü, 2 haftadan biraz uzun sürecek şekilde gün ışığı alırken, diğer yüzü aynı süre zarfında karanlık kalır. 2 hafta geçtikten sonra da durum tersine dönerek karanlıkta kalan yüz, 2 haftalık bir aydınlığa kavuşurken diğer yüzü karanlığa gömülür.
Benzer bir durum Dünya üzerindeki kutuplarda da görülür. Dünya 23.5 derecelik bir eksen eğikliğine sahiptir. Bu nedenle yılın belli zamanlarında kutuplar da Güneş ışınlarını alır. Fakat Ay’ın sadece 1.6 derecelik bir eksen eğikliği vardır.
Bu da demek oluyor ki Ay’ın ekseni Güneş ışınlarının geliş açısına neredeyse diktir ve bu nedenle kutup bölgeleri neredeyse hiç Güneş ışığı görmez. Öyle ki Ay’ın kutuplarına yakın yerlerdeki bazı derin kraterler 2 milyar yıldan uzun bir zamandır hiç Güneş ışığı alamamıştır.
Isıyı tutacak bir atmosfer olmadan, Ay’ın yüzeyindeki sıcaklık, gündüz-gece geçişi yaşanırken çılgın bir şekilde değişir. Güneş ışığı tarafından aydınlanan Ay’ın yüzeyinde sıcaklık 127 dereceye kadar yükselebilir. Fakat yüzey karanlığa gömüldüğü zaman sıcaklık -173 derece civarında seyreder.
Görüldüğü üzere Ay’daki sıcaklık değerleri, Dünya’da alışık olduğumuz mevsim normallerine hiç de benzemiyor. Bu kadar aşırı sıcak ve soğuk havanın yaşandığı bir gök cismi üzerinde, yaşamın ortaya çıkmamış olması pek de şaşırtıcı olmasa gerek.
Ayrıca Ay’da Dünya’da olduğu gibi hava olayları görülmez. Ay’da hava olaylarının görülmemesinin sebebi de Ay’ın bir atmosfere sahip olmamasıdır.
Ay’ın Evreleri ve Yüzü
Yanlış bilinenin aksine, Ay’ın kalıcı bir karanlık yüzü yoktur. Sadece Ay’ın Dünya’ya hiç bir zaman göstermediği, yani Dünya’dan göremediğimiz bir arka yüzü vardır. Uydumuz her 27.32 günde gezegenimizin etrafındaki yörüngesinde dönerek bir tam turunu tamamlar.
27 günlük bu süre, Ay’ın kendi ekseni etrafındaki bir tam dönüşünü tamamlamak için geçen süreyle neredeyse aynıdır. Bu iki durumu birlikte düşündüğümüzde, Ay’ın bize göre arka yüzünün neden hiçbir zaman Dünya’ya dönük olmadığını anlayabiliriz. Çünkü Ay, kendi ekseni etrafında ve Dünya etrafındaki dönüş süresinin eşit olmasına neden olan bir “kütleçekimi kilidi” ile Dünya’ya sürekli aynı yüzünü göstermektedir.
Fakat yörüngesinin herhangi bir yerinde olduğundan bağımsız olarak Ay’ın yarısı, sürekli olarak Güneş ışınları nedeniyle aydınlıktır. Güneş’in ve Dünya’nın birbirine göre konumları ise Ay’ın evrelerini belirler.
Şimdi farz edelim ki 3 gök cismi de (Güneş, Dünya, Ay) doğrusal bir konumda hizalansın ve Ay’da Dünya ve Güneş’in arasında olmuş olsun. Bu durumda Ay’ın bize yakın tarafı, yani Dünya’dan gördüğümüz tarafı Güneş’ten ışık alamaz. Ve böylece Ay’ın karanlık olan yüzüne ‘Yeni Ay’ evresi deriz.
‘Dolunay’ ise Ay’ın ve Güneş’in birbirine en uzak olduğu durumlarda görülür. Dünya, Güneş ve Ay’ın arasında kalır. Bu sefer Ay’ın bize dönük olan yüzü tamamen Güneş ışığına maruz kalır ve aydınlanır. Ay’ın ilk dördün ve son dördün evreleri ise Güneş Dünya ve Ay’ın gökyüzünde yaklaşık 90 derecelik bir açı yapması nedeniyle gerçekleşmektedir.
Ay’ın Aydınlık Yüzünden Bakmak
Evren, sınırsız bakış açılarının mevcut olduğu bir yerdir. Nasıl ki evimizin arka bahçesinden Ay’ın evrelerini izliyorsak, Ay’daki bir astronotta Dünya’yı evreler halinde görürdü. Bu Dünya evrelerinin sırası herkesin bildiği Ay’ın evrelerine göre ters bir sırayı izlemektedir. Örneğin Dolunay evresinde Ay’ın aydınlık yüzeyindeki birisi, Dünya’nın tamamen karanlığa gömüldüğünü görürdü.
Tersine, Dünya tam aydınlık göründüğü zaman Ay, Yeni Ay evresindedir. Bir diğer ifadeyle tamamen karanlıktır. Dünya tam aydınlık durumdayken gezegenimizden yansıyan Güneş ışınları, Ay’ın bize bakan karanlık yüzünü oldukça aydınlatır.
Normalde Ay ışığı dediğimiz şey Güneş’ten gelen ışınların Ay’ın yüzeyine vurup bize yansıması olduğunu hepimiz biliriz. Aynı şekilde Dünyamız, yüzeyine vuran Güneş ışığını Ay’a yansıtır. Dünya’nın aydınlık yüzünün ışığı Ay’ın yüzeyine vurduğu zaman bu ışık, Dünya’dan gördüğümüz Dolunay’ın ışığından 43-55 kat daha aydınlatıcı bir etkiye sahiptir.
Dünya’nın yansıyan bu ışığı, gece veya gündüz olması fark etmeksizin Ay’ın yüzeyini aydınlatıcı ve bir miktar da ısıtıcı bir etkiye sahiptir. Aslında Ay’ın Dünya’ya bakan yüzünde meydana gelen birçok gece, gezegenimizin herhangi bir yerindeki geceden daha aydınlık olur.
Çünkü Dünya’dan Ay’a yansıyan ışık, Ay’dan Dünya’ya yansıyan ışıktan çok daha güçlüdür. Sonuç olarak Ay’ın Güneş görmeyen tarafının asla zifiri karanlık yaşamadığını söyleyebiliriz.
Uydumuzun bir atmosfere sahip olmaması nedeniyle gökyüzündeki yıldızlar Ay’ın her iki tarafında da görünür. Güneş gökyüzünde olsa bile! Tabi ki Ay kendi ekseni etrafında ve Dünya’nın etrafındaki yörüngesinde döndükçe gökyüzünde farklı yıldızlar gözükür.
Fakat bu yıldızlar Dünya’daki durumun aksine gündüzleri de çıplak gözle görülebilir. Bir başka durum Ay’dan yıldızlara bakıldığı zaman, yıldızlar Dünya’dan görüldüğü gibi “göz kırpmazlar”.
Astronomik Sintilasyon olarak bilinen bu durum, Dünya’nın atmosferinden kaynaklanan bir ışık illüzyonudur. Dünyanın atmosferi gibi gelen yıldızın ışığına müdahale edecek bir atmosfere sahip olmayan Ay’dan bakıldığında yıldızlar “göz kırpmazlar”.