Büyük Patlama her şeyi başlatan bir patlamaydı. Patlamaların da bir merkezi olur. Bu nedenle evrenimizin de bir merkezi olması gerekir değil mi ? Aslında tam olarak öyle değil.
İnsanların evrenin bir merkezi olduğuna inanmalarına yol açan bazı yanlış anlaşılmalar mevcuttur. Bunlardan birisi “evrenin tekillikten meydana geldiği” ya da “evrenin tek bir noktadan meydana geldiği” düşüncesidir. Bu ifadelerden, evrenin en başta sadece tek bir noktadan ibaret olduğu şeklinde bir yanlış anlaşılmanın doğması kaçınılmazdır. Şimdi evrenin, 13.8 milyar yıl önce tek bir nokta ya da tekillikten meydana geldiği düşüncesinin ne kadar doğru olduğuna bir bakalım.
İçinde yaşadığımız evrenin tamamını göz önünde bulundurursak uzayda sonsuz sayıda noktanın var olduğunu söyleyebiliriz. Aslında bu noktalar, 13.8 milyar yıl önce evren “tekillik” halindeyken de oradaydı. Yani sonsuz sayıda nokta, o tekilliğin içinde bulunuyordu. Tekillik anında noktalar arasındaki mesafe ise sıfırdı.
Evren genişledikçe, bu noktalar arasındaki mesafe gitgide artmıştı. Eğer evrenin genişlemesini zamanda geriye sararsak, herhangi iki nokta arasındaki mesafenin bu sefer azalmaya başladığını görürdük. Bu süreci devam ettirdiğimiz takdirde evrenin başlangıcıyla, yani iki nokta arasındaki mesafenin tamamen sıfır olduğu bir durum ile karşılaşırdık. İşte bu nokta, evrenin başlangıcı olan Büyük Patlama’nın ünlü “tekillik” noktasıdır.
Eğer evrenin başlangıcında gerçekten bir tekillik meydana geldiyse bile evrenin, tek bir nokta olarak başlayıp genişlediğini söylemek yanlış olurdu. Onun yerine “evren, içinde barındırdığı bütün noktalar arasındaki mesafenin sıfır olduğu bir durumda başladı. Evren genişlemeye başladıkça da bu sonsuz nokta arasındaki mesafe artmaya başladı.”
Bu ifade, evrenin başlangıcındaki “tekillikte”, tek bir noktanın olmadığı anlamına gelmektedir. Daha ziyade bu “tekillik” sonsuz sayıda nokta içeriyordu. Sadece evren genişledikçe noktalar arasındaki mesafeler de genişledi. Günümüzde evrendeki sonsuz sayıda noktanın hepsi, başlangıç anında “tekilliğin” bir parçasıydı. O zaman günümüzdeki evrende hiçbir bölgenin özel bir yer olmadığı ortaya çıkıyor. Bu nedenle evrenin bir merkezinden de söz edemeyiz.
Evren Nasıl Genişliyor?
Bu noktada evrenin oluşumundan sorumlu olan Büyük Patlama fenomenini ve evrenin genişlemesi olgusunu da açıklamakta fayda var. Büyük Patlama, enerjinin uzaya salındığı, geleneksel anlamda olan bir patlama değildir. Daha ziyade uzayın kendisinin hızlı bir şekilde genişlemesi olarak tanımlanabilir. Bunu tasavvur etmek biraz zor olabilir fakat Büyük Patlama’ya ilişkin ünlü “Balon Deneyini” örnek olarak verebiliriz.
Şişen Balon Deneyi
Şişen balon deneyi, evrenin nasıl genişlediğini anlamada bize yardımcı olabilir. Keçeli bir kalemi kullanarak balonun üstünde küçük noktalar oluşturduğunuzu ve bu noktaların birbirlerinden eşit mesafede olduğunu farz edin. Balonun bu yüzeyindeki noktalar galaksileri temsil edecektir.(Balonun merkezinin evrenle hiç bir alakası yoktur.)
Sonrasında balonu şişirmeye başlayın. Balonu şişirdikçe üzerindeki noktaların hepsi birbirinden uzaklaşıyor olacaktır. Fakat hareket eden noktaların kendisi değildir. Daha ziyade balonun şişmesi, noktaların birbirinden ayrılmasına sebep olur.
İşte tıpkı şişen balon örneğinde balonun yüzeyindeki noktaların birbirlerinden uzaklaşmasını sağlayan balonun şişmesi olduğu gibi, galaksilerin uzayda birbirinden uzaklaşmasını sağlayan şey de evrenin genişlemesidir. Bu genişleme, galaksilerin arasındaki mesafeyi arttırarak onların birbirinden uzaklaşmasını sağlar. Bu galaksilerde tıpkı bizim gibi gözlemciler varsa, kendi galaksilerinden başka her galaksinin onlardan uzaklaştığını görürlerdi.
Balonun üstünde herhangi bir nokta seçin ve oraya bir galaksinin ismini verin. Deneyi yapmaya başlayınca balonun, galaksileri temsil eden yüzeydeki noktalarının her birinin birbirinden uzaklaştığını göreceksiniz. Tıpkı evrendeki galaksilerin birbirinden uzaklaşması gibi.
Evrenin genişlemesi ile ilgili daha detaylı bir yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Balon Örneği Yanlış Anlaşılabiliyor
Yanlış bir şekilde “Evrenin bir merkezi vardır” algısına yol açan diğer bir etken ise yukarıdaki balon örneğidir. Eğer genişleyen evren şişen bir balona benziyorsa, o zaman balonun bir merkezi olduğu için evrenin de bir merkezi olması gerekir, değil mi?
Aslında gerçek biraz daha farklı. Evreni, içindeki havayla birlikte balonun tamamı olarak düşünmek biraz yanıltıcı oluyor. Bu şekilde düşününce de evrenin bir merkezi olduğu algısına kapılabiliyoruz. Bu noktada evrenin tamamını, balonun sadece yüzeyi olarak düşünürsek doğru bir analoji kurmuş oluruz. Yani balonun içindeki havayı tamamen göz ardı etmemiz gerekiyor.
İnik haldeki balonun yüzeyindeki noktalar arasındaki mesafe, balon şişmeye başladıkça artacaktır. Ancak balonun yüzeyi iki boyutlu olduğu için bir merkezi bulunmamaktadır. Eğer balon şişerken üzerindeki belirli bir noktaya bakacak olursanız, bütün diğer noktaların o noktadan uzaklaştığını görürsünüz.
Peki tüm diğer noktalar bu noktadan uzaklaştığı için, balonun merkezinin bu nokta olduğunu söyleyebilir miyiz? Tabi ki hayır. Diğer noktalar içinde bu durum geçerlidir ve hiçbiri de balonun merkezi değildir.
Aynı mantığı genişleyen evrene de uygulayabiliriz. Balonun iki boyutlu yüzeyi evrenin tamamını temsil ediyorsa eğer, yüzeyindeki noktalar da galaksileri temsil edecektir. Örneğin kendi galaksimizden bakınca diğer tüm galaksilerin bizden uzaklaştığını görürüz.
Ancak Samanyolu Galaksisi’nin evrenin merkezi olduğunu söyleyemeyiz. Aynı şekilde diğer galaksilerden bakan gözlemciler de bütün galaksilerin, kendi galaksilerinden uzaklaştığını görecektir. Fakat diğer gözlemciler de evrenin merkezi olduklarını iddia edemeyeceklerdir.
Evrenin Merkezinde Ne Var?
Sonuç olarak evren, “tekillik anında” sonsuz tane noktanın arasındaki mesafenin, evrenin genişlemesi nedeniyle arttığı bir yerdir. Bu sonsuz nokta, evrenin genişlemesiyle birlikte birbirlerinden uzaklaşmıştı. Eğer zamanı geriye sararsak bu noktaların hepsinin bir tekillik noktasında olduğunu görürdük.
Dolayısıyla eğer gerçekten evrenin bir merkezini arıyorsak, evrendeki her yer evrenin merkezi olabilir. Çünkü evrendeki her yer, başlangıçtaki sonsuz noktaya denk geliyordu.
Örneğin 8 milyar ışık yılı ötedeki bir galakside bulunan birisi, kendi bölgesini evrenin merkezi ilan edebilirken biz de içinde bulunduğumuz bölgeyi evrenin merkezi olarak kabul edebiliriz. İşin garip yanı her iki iddianın da doğru olduğudur. Çünkü her iki nokta da 13.8 milyar yıl önce “tekillik” bölgesinde, yani evrenin başlangıcında bulunuyordu. Dolayısıyla illa ki bir merkez bulmak istiyorsak, evrenin her yerini merkez olarak kabul etsek herhalde yanlış olmaz.
Kaynaklar:
1- Futurism, “Does the Universe Have a Center?” <https://futurism.com/does-the-universe-have-a-center-2>. (Erişim Tarihi : 14 Temmuz 2021)
2- Quora, “Does the Universe Have a Center?”. <https://www.quora.com/Does-the-Universe-have-a-center>. (Erişim Tarihi: 14 Temmuz 2021)