Galileo’nun Teleskobu & Galileo Teleskobu Nasıl Buldu?

Teleskop insanoğlunun en önemli icatlarından birisidir. Uzak cisimleri yakından gösteren bir aletin yapımı her ne kadar basit prensiplere dayansa da yarattığı etki çok büyüktür. Galileo’nun teleskobu da bilim ve teknoloji tarihinde çığır açarak evren algımızı tümden değiştirmiştir. Galileo’nun teleskobu ile yaptığı gözlemler Aristotelesçi görüşü ve Batlamyus‘un evren sistemini tamamen tarihin derinliklerine göndermiştir diyebiliriz.

Galileo daha gençlik yıllarında, teleskop henüz icat edilmemişken de Aristotelesçi görüşe şüpheyle yaklaşıyordu. Çünkü o dönemlerde yaptığı sarkaç deneyi ve Pisa Kulesi gibi deneyleri, Aristoteles fiziğinin yanlış olduğunu ortaya koyuyordu. Teleskobun icat edilmesiyle artık Galileo, Aristoteles’in evren görüşünün tamamen yanlış olduğuna ikna olacaktı.

Galileo’nun teleskobuna geçmeden önce teleskobun tarihinden ve ne zaman icat edildiğinden bahsedelim. Teleskobu ilk olarak kim icat etti? Sanılanın aksine teleskobu Galileo icat etmemiştir. Fakat 1500’lü yıllarda cam yapımı ve mercek bileme teknikleri geliştikçe birisi muhtemelen iki merceği bir araya getirdi ve teleskop dediğimiz şeyi icat etti.

Teleskobun ilk patentini alan kişi ise Hans Lippershey isimli Hollandalı bir gözlük yapımcısıdır. 1608 yılında Lippershey, cisimleri 3 kat büyük gösterebilen bir alet tasarladığını duyurdu. Teleskobu, dışbükey bir mercekle aynı hizada içbükey bir mercekten oluşuyordu.

Bazıları Lippershey’in tasarladığı teleskobu iki çocuğun uzak bir rüzgar gülünü yakın gösteren merceğinden esinlendiğini belirtiyor. Kimine göreyse Lippershey, teleskop tasarımını başka bir mercek yapımcısı Zacharias Jansen’den çalmıştır.

Hans Lippershey

Jansen ve Lippershey aynı şehirde yaşıyordu ve ikisi de optik aletler yapımı üzerine çalışıyordu. Ancak uzmanlar Lippershey’in, teleskobunu bağımsız olarak geliştirmediğine ilişkin bir kanıtın olmadığını savunuyor. Bu nedenle Lippershey, patent dolayısıyla teleskobun mucidi olarak anılıyor. Jansen ise bileşik mikroskobu icat etmesiyle biliniyor. Her ikisi de iki gözlem aletinin gelişimine katkı sağlamıştır.

Galileo’nun Teleskobu

1609 yılına gelince Galileo Galilei, “Hollanda yapımı teleskobu” duydu ve çok kısa bir zamanda kendisi de bir teleskop tasarladı. Bu arada Galileo, ilk yapılan teleskobu hiç görmeden kendi teleskobunu tasarlamıştır. Kendi teleskobunu yapan Galileo, yaptığı aletle yetinmeyerek üzerinde bazı geliştirmeler yapmaya başlamıştı. Teleskobu, cisimleri 20 kata kadar büyük gösteriyordu. Galileo’nun teleskobunu da diğerlerinden ayıran işte bu büyütme gücü olmuştu.

1610 yılında İtalyan astronom, o ana kadar belki de kimsenin yapmadığı şeyi yaptı ve teleskobunu gökyüzüne doğru çevirdi. İşte bu hareket, bilim tarihindeki en önemli olaylardan birisidir. Galileo’nun teleskobu ile gördüğü şey, evren anlayışımızı ve uzayın içindeki yerimize ilişkin düşüncelerimizi sonsuza kadar değiştirecekti. Galileo’nun ne gördüğüne geçmeden önce teleskobu biraz daha ayrıntılı inceleyelim.

Galileo’nun Teleskobunun Özellikleri

Galileo’nun teleskobu günümüz refraktör(ışığın kırılma olgusuna dayanan) teleskopların bir prototipiydi. Alttaki görselde görüleceği üzere teleskop, yuvarlak silindirin her iki ucuna takılı optik camlar bulunan basit bir mercekli aletti.

galileonun-teleskobu
Galileo’nun Teleskobu

Galileo’nun örnek alabileceği hiçbir çalışma veya görsel yoktu. Bunun yerine, merceklerin düzgün yerleştirilmesini başarmak adına sürekli deneme ve yanılma yoluna girdi. Galileo’nun teleskobunda objektif lensler dışbükey, göz mercekleri ise içbükey idi(Günümüz teleskopları ise iki dışbükey mercek kullanır). İtalyan bilimci, dışbükey mercekten belirli bir mesafede bulunan bir cisimden gelen ışığın, merceklerin karşıt taraflarında aynı görüntüyü yarattığını biliyordu.

Ayrıca Galileo şunun da farkındaydı: Eğer içbükey bir mercek kullansaydı cisim, bulunduğu yerdeki merceklerin aynı tarafında gözükecekti. Eğer cisim daha uzağa bırakılırsa da normalden daha büyük görünecekti. Mercekleri doğru boyutta ve birbirlerinden uygun mesafede tasarlamak için çok fazla çalışması gerekiyordu. Fakat Galileo’nun teleskobu yıllar boyunca en güçlü ve doğru tasarlanmış teleskop olarak kaldı.

Tıpkı günümüzdeki gibi üreticiler seri bir şekilde pazarı bu yeni icatla doldurmaya çalışıyordu. Fakat Galileo’nun arkadaşları ise kendi hükümetini beklemeye ikna etti. Böylece Galileo, tasarımı geliştirebilirdi. İtalyan gökbilimci, işin mühendisliğine soyundu ve büyütme gücü daha yüksek tasarımlar üzerinde çalışmaya başladı.

Galileo Galilei Venedik Dükü’ne teleskobu nasıl kullanacağını gösteriyor. Tasvir: Giuseppe Bertini(1858)

Galileo Teleskobu ile Neyi Tespit Etti ?

Bir sonbahar akşamı Galileo teleskobunu, insanların pürüzsüz ve değerli taş gibi parlatılmış olduğunu düşündüğü bir şeye çevirdi: O cisim Ay’dı. Kendi ifadeleriyle, “engebeli, kayalık, oyuk ve çıkıntılarla dolu” bir Ay gözlemlediği zaman Galileo’nun şaşkınlığını hayal etmeye çalışın. Çünkü o güne kadar Ay; engebeli olmayan, kristal gibi yüzeyi düz olan kusursuz bir cisim olarak kabul ediliyordu.

Teleskobunun, tekrar ayarlanmadan Ay’ın sadece dörtte birini gösterebilen dar bir görüş alanına sahip olması gibi kusurları vardı. Yine de astronomi alanında bir devrim başlamıştı. Aylar geçti ve teleskobu gelişti.

7 Ocak 1610 tarihinde, 30 katlık büyütme gücüne sahip olan yeni teleskobunu Jüpiter’e doğrulttu ve gezegenin yanında 3 tane küçük, parlak “yıldız” gördü. Birisi gezegenin batısında, diğer ikisi doğuya doğruydu ve üçü de aynı hizadaydı. Ertesi akşam tekrar Jüpiter’i gözlemledi ve bu 3 “yıldızın” hepsinin gezegenin batısında olduğunu fark etti.

galileo-uyduları
Galileo, teleskobuyla keşfettiği Jüpiter’in uyduları çizimlerini Sidereus Nuncius eserinde paylaşıyor.

Teleskopla yapılacak daha birçok keşif bulunuyordu: Satürn gezegeninin her iki yanında tümsek gibi görünen şeyler(Satürn’ün halkaları), Güneş’in yüzeyindeki lekeler ve Venüs’ün evre değişimleri. Galileo tüm bu keşifleri “Sidereus Nuncius” isimli küçük kitabında 1610 yılında yayınladı. Galileo’nun yaptığı daha başka gözlemleri ve keşiflerini anlattığımız bu yazımızı da okuyabilirsiniz.

Galileo teleskobuyla baktıkça Kopernikin Güneş merkezli sistemine daha da çok ikna olmuştu. Böylece “İki Büyük Dünya Sistemi Hakkında Diyalog” isimli bir kitap yazarak piyasaya sürdü. Kitabın içeriği adından da anlaşılacağı üzere 2 sistem hakkındaydı:

Dünya Merkezli Evren Modeli ve Kopernik’in savunduğu Güneş merkezli sistem. Bu kitabını Papa VIII.Urban’a sunan Galileo, fikirlerinin aykırı olduğu gerekçesiyle ev hapsi ile cezalandırıldı. Evinde ise 1642 yılındaki ölümüne kadar çalışmaya devam etti.

Teleskop Başkaları Tarafından da Tasarlanıyor

Britanyalı etnografyacı ve matematikçi Thomas Harriot da Ay’ı gözlemlemek için bir teleskop kullanmıştı. 1609 yılında Ağustos ayındaki Ay çizimleri Galileo’nun çizimlerinden daha önceydi fakat hiçbir zaman yayınlanmadı.

O esnada Avrupa’da başka yerlerde bilim insanları teleskobu geliştirmeye devam ediyordu. Alman matematikçi ve fizikçi Johannes Kepler de optik alanında çalışıyordu. Cisimleri ters gösteren, iki dışbükey mercekli bir teleskop tasarlamıştı.

Kepler’in el yazmalarını çalışan Isaac Newton ise mercekten ziyade aynalı bir teleskop yapmanın daha iyi olacağı sonucuna vardı. Böylece 1668 yılında reflektör(yansıtıcı) teleskobu icat etti. Bu teleskop yüzyıllar sonra bile astronomi alanında hala yaygın bir kullanıma sahiptir.

Günümüzde Galileo’nun Teleskobu

Bugün, 400 yıldan uzun bir zaman sonra Galileo’nun geliştirdiği teleskop hala “Istitu e Museo di Storia della Scienza“(2010 yılında Galileo Müzesi olarak tekrar isimlendirildi.) müzesinde İtalya’da koruma altındadır. Müze, teleskop ve Galileo’nun teleskopla yaptığı gözlemler üzerine sergiler açıyor. Bu sergiler nadir ve değerli aletlerden oluşuyor: Galileo tarafından tasarlanan objektif lensler ve inşa edilen iki teleskop.

Galileo’nun dikkatle tuttuğu kayıtlar sayesinde, dünyanın dört bir yanından zanaatkarların, müzeler ve replikalar için tekrar tasarladığı Galileo’nun teleskobu şimdi amatörler ve koleksiyonculara da satılıyor.

Dünya’da çok az bilim insanı Galileo kadar etki bırakabilmiştir. Ve daha da azı insanlığın evrendeki yerinin anlayışını sonsuza kadar değiştirmeyi başarmıştır. Bu yüzden paha biçilmez aletinin neden bu kadar iyi korunduğu ve dört yüz yıl sonra bile hala çalışma konusu olduğu hakkında en ufak bir şüphemiz bulunmamaktadır.

Leave a Reply